|
BİRAZ
GÜLELİM
"Yahudiler giremez!"
Berlinli şair-yazar Heinrich Wassermann Nazilerden güç bela kaçarak, eşi ile birlikte
kapıyı İstanbul'a atmıştır.
Orada aylar boyu hiç iş bulamaz ve sonunda, elinde kalan birkaç kuruşu sermaye yapıp,
ailece hiç bilmedikleri, ancak tek geçer akçe olarak gördüğü "yemek" işine
girişip Galata'da bir restoran açmaya karar verir. Kapıya ise "Yahudiler
giremez!" levhasını asarlar. Bunun gelip-geçenlerce görülüp Yahudi Cemaat Başkanlığı'na
bildirilmesi tabii ki gün meselesidir!
Cemaatin kelli-felli bir heyeti hemen Wassermann'ın ziyaret edip:
"Bu ne biçim bir davranıştır?! Sen değil miydin, her köşesi Yahudi düşmanlığı
kokan Berlin'den kıl payı kurtulan?"
Wassermann'ın kısa yanıtı ise: "Karımın pişirdiği yemekleri hiç tattınız mı?"
En güzel neresi?
Oğlu yıllar önce Haifa'ya göç etmiş Polonya'lı yaşlı Moishe Reisenik, bir gün
resmi makamlara başvurur:
-"Ben artık yaşlandım; ülkeye hizmette bulunamıyorum. İzin verin de, oğlumun
yanına gideyim."
Uzun araştırmalara girişilir, yazışmalar yapılır ve neticede Moishe pasaportunu alır,
vapura biner ve Haifa'ya varır; oğlunun ailesiyle yaşamaya başlar. Birkaç ay geçmeden,
oğluna gelir:
- "Evladım - eski bir ağacı toprağından sökmeyeceksin. Doğduğum vatanımı özlemişim...
Bırak da, geri döneyim."
Kısa bir tartışmadan sonra babaya bir vapur bileti alınır ve Moishe Polonya'ya geri döner.
Derken, birkaç ay sonra, gene resmi makamların kapısını aşındırır:
- "Oğlumu ve torunlarımı çok özlemişim; dayanamıyorum - bırakın da, yeniden
İsrail'e göç edeyim!"
Araştırmalar, yazışmalar, pasaport formaliteleri - uzatmayalım, bir süre sonra
Moishe kendini önce gemide ve ardından Haifa'da, torunlarının yanında bulur...
Üç ay geçmeden, gene oğluna dert yanmaya başar:
- "Güzel evladım, buradan sıkıldım; her şey çok tekdüze... İzin ver de,
Polonya'ya geri döneyim!"
- "Babacığım - artık kararını vermelisin: Tercih ettiğin yer neresi - Polonya
mı, İsrail mi?"
- "İnanmayacaksın, oğlum: en güzeli, gemi yolculuğu!"
TEMBEL BEKTAŞİ
Köyün birinde yaşayan bektaşi her gün pınarın başında ki ağaç gölgesinde
demlenip kafayı çekerken karısı ve çocukları tarlada güneşin altında çalışırlar.
Bunu gören köy halkı rahatsız olup bunun doğru olmadığını bektaşiye anlatması için
köyün hocasına ricada bulunurlar.
Hoca da bu ricayı kabul edip bir gün bektaşinin yanına gelerek bak bektaşi bu yaptığın
günahtır. Bunun dinimizde yeri yoktur. Sen burada kafayı çekerken karın çocukların
güneş altında çalışıyor sen burada gölgede içip keyfine bakıyorsun, gel şu
mereti bırak namaza başla der.
Bektaşi de hocaya dönüp hocam sen bunun sefasını bilemezsin var git yoluna der.
Hoca ısrarını tekrarlayınca bektaşi dayanamaz hocaya,
Hocam sana bir teklifim var der. Ekler yarın burada beraber içeceğiz beğenmezsen ben
bu içkiyi bırakacağım ve namaza başlayıp karımı çocuğumu tarlada güneşin altında
çalıştırmayacağım der.
Hoca bir an duraklar kafasından bir kere içki içme ile bir dinsizi döndürmenin sevabını
düşünüp kabul eder.
Ertesin gün sözleştikleri zamanda pınarın altında buluşurlar. Bektaşi gider pınardan
buz gibi suyu doldurup getirir kavun ve beyaz peyniri dilimler 70 lik rakıyı da açıp
bardaklara doldurur ve hocaya uzatır.
Hoca bir kerede içer bektaşi hocaya sorar ee hocam ne diyorsun der hoca vallahi ben
bundan bir şey anlamadım doldur hele der ve şişenin dibi gözükür.
Bektaşi tekrar hocaya sorar eee hocam ne diyorsun der.
Hoca bektaşiye tatlı tatlı sırıtarak valla bektaşim der eğer sen bu rakıyı bir
daha bu pınarın buz gibi suyu olmadan, kavunsuz, beyaz peynirsiz bir de bensiz içersen
sana haram zıkkım olsun der. |
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|