|
KOMPOSİZYON YARIŞMASI
Bergama Lisesi Mezunları Derneği’nin düzenlemiş olduğu “Tarih
ve Turizm” konulu Komposizyon yarışması başvuruları sona erdi.
10 öğrencinin katıldığı yarışma sonucları, Efdal Öner, Eyüp eriş, Necati Karaçoban,
İbrahim Baytak ve Müze Müdürlüğünden oluşan juri üyeleri komposizyonları okumayı
tamamladı. 19 Mayıs’ta değerlendirme sonuçları açıklanacak.
Dereceye giren eserlere, 24 Mayıs Müzeler Haftası nedeniyle Bergama arkeoloji Müzesi
bahçesinde yapılacak olan törende ödülleri verilecek.
Kuzey Ege Gazetesi olarak yarışmaya katılan eserleri yayınlıyoruz.
TUĞBA TUZCU’nun Komposizyonu
“BENİMKİSİ BİR DÜŞ, BİR RÜYA”
Bir düş gördüm Bakırçay havzasında. Yıkımlar vardı, uygarlıklar
vardı, canlar ilmek atıyordu kör kuyuya. Kaikos boz bulanık akıyordu. Kalarga
tepesindeki demir halkalar Ovacık tepesinde yanan altın renkli ışıklara bakıp bakıp
ağlıyordu. Sıcak sular yeryüzüne bir çıkıyor, bir kayboluyordu. Bergama sokaklarında
tarih, Geyikli suyu gibi kurumuştu, akmıyordu.
Benimkisi bir düştü. Dağlar yıkıldı. Ova bayır alt üst oldu. Yıl 1939'du. 90
dereceyi aşan kaynar sular fışkırdı. Bir ucu Turanlı'ya bir ucu da Yunt dağı'na
uzanıyordu fay hattının. Selinos deresinin yanı başında Ulu Camii sırtını Yıldırım
Beyazıt Han'a, bir yanını da Bergama Kalesi'ne dayamış bayramdan bayrama dolup taşıyordu.
Üzgündü Selinos. Gözyaşı pınarları kurumuştu. Serapis, bütün azametiyle ve kızarıp
duran tuğlalarıyla dereye bakıp bakıp söyleniyordu. "Bu dere ne yerde, ne de gökteydi."
Yahudisi, Hristiyanı ve Müslümanıyla iç içe mezar taşları Serapis'in bahçesinde güneşleniyorlar,
birbirlerine geçmiş zamanın hikayesini anlatıyorlardı.
Bir düştü, bir rüyaydı. Bir otobüs yanaştı. Ta kaldırıma çıkacaktı neredeyse.
Sarı saçlı, ışık gözlü bir grup lokantaya düştü. İnsanların zamanları yoktu.
Gösterilenleri görüp, bir iki fotoğraf çekip gideceklerdi. Ne tuhaf. Biri vardı içlerinde.
Dalmıştı çok uzaklara. Gözleri Apollon'un oğlu Asklepios'un gözlerine benziyordu.
Tanrılar tanrısı Zeus'un Asklepios'u yok ettiği gibi bu güzel ülkenin düşünme
yoksulu olan insanlarını birileri cezalandırıyor diye geçirdi içinden. Dört bin yıllık
tarih, dört saatte gezilip öğrenilmezdi. Düşündü düşünmeyi biliyordu. Bergama,
turizm geliri nerdeyse yok sayılan tarihi bir kentti. Rüya karıştı, anlatım bozuldu.
Parşömeni buldu Bergama. Dünyanın en büyük kütüphanelerinden birine sahipti.
Bergama boşaldı, Mısır doldu, Avrupa doldu. İlkler şehri, yoklar şehri oldu.
Hamamlar birer hazine, camiler eski günlerini yad ediyor gelip geçene. Kim geliyor,
kimler biliyor. 1433 yılından bu yana Kurşunlu Camii günde beş kez tekrarım ediyor
saadetin. Bir rüya benimkisi, zaman içinde uzayıp giden. Hacı Hekim Camii 1513'te
selamlıyor seferden dönen askerlerini. Laleli Camii Lale devrinden iki asır önce 1541
'de secdeye varıyor. Lalelerin bugün boynu bükük. Arayıp soran yok. Uzun ince bir yol
uzayıp gidiyor. Ansarlı Camii 1544 yılında, Şadırvanlı Camii 1550 yılında,
Arslanlı Camii 1540'h yıllarda, Kulaksız Camii 1803 yılında, Yeni Camii 1814 yılında,
Emir Sultan Camisi 1831 yılında, Hatuniye Camisi 1875 tarihinde, Selimiye camisi 1883 yılında
varıyor var olmanın sırrına. Bir bu kadar da mescit damgasını vurmuş Bergama'nın
dar ve büyülü sokaklarına.
Bizimkisi bir düş, bir rüya. Yağmalamalarla dolu, ihanetlerle örülü, tembellikle,
bana necilikle oyalanmış bir dünya. Küplü hamamdayım. Oturmuşum göbek taşına.
Kapıdan içeri Charles TEXİER giriyor. Sıcak buğulu bir ortamda bütün gözler onda.
Gelip haykırıyor. Çın çın ötüyor sesi duvarlarda. "Bana satmadınız 12.500
Franka. Nerede Küplü Hamama adını veren, paha biçilmez, üzeri on beş tane resimle
bezenmiş mermerden yapılmış o zarif küp?" Bir gülüşü var, deli ediyor insanı.
Düş mü gerçek mi belli değil benimkisi. Hayal içinde hayal gibi. "Bana satmadınız
da ne oldu? II. Mahmut Fransa Kralı Lui FİLP'e peşkeş çekmedi mi sizin küpünüzü?"
Konuşamıyor, susuyor hep susuyorum. Zeus Sunağından söz etmiyorum. Herkes biliyor
onun nerede olduğunu.
Rüyam bitmedi. Zannetme unuttum seni Koyun Köprüsü. Osmanlı'nın ilk eserlerindensin.
I. Murat zamanında 1384'te yapıldın. Nice sevenleri kavuşturdun birbirine. Her yapılan
yeni yol ve yeni köprü uzaklaştırıyor beni senden. Her taşın tanıktır şanlı
tarihime. Ovanın ortasına atılmış bir mühürsün sen.
Rüya bu. Ne zaman biteceği belli olmaz. Akropol'ü Bergama Kalesi diye , Asklepion'u da
Ayvaz Ali diye, Tümülüsleri de yığma tepeler diye herkes bildiği için üzerlerinden
kuş bakışı geçip gittim. Bergama Müzesi'nden hiç söz etmedim
Bir sizden dörtlük aldık, bir de biz uydurup söyledik.
Bizimkisi bir rüyaydı, halâ uyanıp dinlemedik.
Armut daldan düşer mi
Karıncalar üşer mi?
Beni tarihimden ayırmak
Şanınıza düşer mi?
Söz, mesken tutmuş bedeni
Eksik olmaz, buraların geleni, gideni,
Sana verdik bir gözlük
Al, seyreyle alemi.
|
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)

ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|