baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)

2 HAZİRAN 2003      SAYI: 575-577

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


MERHABA

ibrahim.JPG (15058 bytes)

İbrahim Baytak

SİT
Doğal güzellikleri, doğada yaşayan ve ender bulunan canlıları korumaya kim veya kimler karar veriyor? Biz sahip çıkmadığımız sürece yasaklarla korunabilir mi? Bu güne kadar korunabildi mi? Anayasa değişikliği yapılıp referanduma gidilse hayır diyecek miyiz?
Halen doğal SİT olan, doğal güzellikleri bozulmamış yerler var. Böyle devam edersek buraların başına da ayni şeyler gelmez mi? Bir çok doğal cennet denilen yerler yanmış veya yakılmış ot bitmez hale gelmiş, buralara kaçak villalar, lüks oteller, büyük mahalleler kurulmuş.
Doğa harikası GÖKOVA' a termik santral yapılırken, İzmir kordon boyunda deniz doldurulurken, KOÇ üniversitesine orman arazisi tahsis edilirken, kaçımız hayır dedi? Mahkemelerin kararları uygulanmıyor kaçımız sesimizi yükseltiyoruz?
Deniz kenarındaki binlerce dönüm ormanlar yanmış veya yakılmış. Bir kısmına kaçak villalar, turistik oteller yapılmış. Bir kısmına da yapmak için fırsat kollanıyor. Basında devamlı yazıp söyleniyor, İstanbul'un akciğeri ormanlar yok edilmiş yerlerine koca mahalleler kurulmuş, orman arazilerinin içinde kaçak villalar yapılıp milyon dolarlara satılıyor.
Bu yerleri korumakla görevli olan yetkililer görevlerini tam olarak yapmamışlar. Hem ormanlar yok olmuş, hem devletin arazileri yağmalanmış. Üstelik en yetkili kişiler söylüyor "bu işleri yapan mafialar var." Bu gibi yerleri parselleyip vatandaşa satıyor veya kiralıyor.
Şimdi bu araziler satılıp, elde edilecek para ile borçlar ödenecek. Bu güzellikler para ile ölçülebilir mi? Buralardan elde edilecek paraların kat ve kat fazlasını harcasan eski şekline getirebilir misin? Diyorlar ki, artık buralarda geriye dönüş yok. Hiç olmazsa para alalım, imar izni verirken bir daha para alalım. Hem devlete para girmiş olur, bu paralarla borçları öderiz, hem buralarda evi olan kişiler haraç vermekten kurtulur, hem bu yerler imarlı olur.
Ne kadar inandırıcı değil mi? Peki 10 yıl sonra ayni şey yine olursa, yeniden ormanlar yakılıp, kaçak, imarsız evler, villalar, mahalleler, turistik oteller kurulursa yine ayni şeyleri söyleyip, ayni şeyleri mi yapacağız? AF YASALARI HEP SON DEFA ÇIKAR, ON YIL GEÇMEDEN YİNE YENİ BİR AF YASASI DAHA. HİÇ AKLIMIZA SUÇU ÖNLEMEK, SUÇLULARI CEZALANDIRMAK GELMEZ Mİ?
Peki vatandaşın elinde olan ve SİT olduğu için bir şey yapılamayan arazilere ne olacak? Onlarında ağzına bir parmak bal sürülecek ve % 6 sına inşaat izni verilecek. Bu araziler de kıymetlenecek. Alan razı, satan razı. Kim ne diyebilir ki? Hep bu gün ne kazanacağımız düşünüyoruz, birde ne kaybettiğimizi düşünsek.

27 MAYIS
27 mayıs sahipsiz kaldı. Gelen vuruyor, giden vuruyor. O gün darbenin içinde olanların bir kısmı bile 27 mayıs 1960 da yapılan askeri darbeye demediğini bırakmıyor. Zaten 12 eylül 1980 askeri darbesinden sonra 27 mayıs bayram olarak kutlanmıyor. 27 mayıs 1960 darbesine karşı çıkanlar, 12 mart 1971 ve 12 eylül 1980 darbelerine 27 mayısa olduğu kadar karşı çıkarmıyorlar.
Askeri darbeler hiçbir zaman savunulamaz. Demokrasilerde özgürlükleri korumak, adaletsizliklere karşı çıkmak görevi halkındır. Emekçiler sendikalarda örgütlüdür. Her meslekten olanın derneği, odası vardır. Üreticilerin ve tüketicilerin kooperatifleri vardır. Çevre örgütleri, hayvanları koruma örgütleri vardır. İnsanlar gerek duydukları her konuda da bir araya gelip dayanışma içine girerler. İstek ve dileklerini, karşı olduklarını serbestçe yetkililere çeşitli şekilde iletirler. Günümüzde bunlara SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ DENİYOR. Demokrasilerde, yetkililer, yöneticiler yasalar içerisinde hareket ederler. Hiçbir zaman keyfi davranamazlar. Yasalar adildir ve toplumun büyük çoğunluğunun kabul edebileceği bir uzlaşma sonucu çıkarılır.
Ülkemizde yapılan askeri darbeleri yapanları suçlarken ülkeyi iyi yönetemeyen, toplumda huzuru koruyamayan, insanlar arasında ikilik yaratan uygulamaları yapan, çok daha önemlisi, işsizliği, enflasyonu, pahalılığı önleyemeyen, gelir adaletini sağlayamayan siyasetçilerin hiç mi suçu yok? Bakın askeri darbelerin yapıldığı yıllara, kimler alkışlamış? Neden halk karşı çıkmamış? Göz altına alınan, ceza evine konulan, yargılanan siyasetçilere halk neden sahip çıkmamış?
Denilecektir ki? Darbe yapıldığında ses çıkarmak mümkün mü? Peki nerede kaldı özgürlük ve demokrasi? Ülkeyi yönetenlerden halk memnun ve darbe sebepsiz yere yapılırsa halk ölümü göze alıp siyasetçilere sahip çıkmaz mı? Yıllar sonra darbe ile devrilenleri af edip, tekrar seçmek ve en üst görevlere getirmek onların ülkeyi çok iyi yönettikleri, haksızlığa uğradıkları için mi? Yoksa bizim geçmişi unutma huyumuzdan mı?
Eğer askeri darbelerin olmasını istemiyorsak, demokrasinin kesintiye uğramasını istemiyorsak, haksızlık, adaletsizlik olmasını istemiyorsak, demokrasi kollama ve koruma görevini kimseden beklemeden DEMOKRASİYE kendimiz sahip çıkmalıyız. Bunu da tek - tek değil ancak örgütlü olursak yapabiliriz.



YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

 

 

 

 

 

ismetbaytak@hotmail.com

kuzeyege@yahoo.com

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR