|
DİKİZ
AYNASI
İrfan KESKİN
PEKİ AMA NEDEN?
Sevgili dostlar devlet vatandaş ilişkilerinde ana teme güvendir, özgüvendir. Çünkü
devlet anadır, babadır. Vatandaşta halkta bu devletin manevi ve maddi birer evlatlarıdır.
Yani aynı topraklar üzerinde aynı dili, aynı dini ve aynı kanun ve kural ve kaderi
paylaşan çok geniş bir kutsal aile yapısıdır. Devlet bu aile yapısı içerisinde ne
kadar sağlam ve sağlıklı bir zemin üzerinde olursa o kadar disiplin, o kadar
demokrasi ve bir o kadar güçlü birlik ve beraberlik olur. Bugünkü tabloya objektif
baktığımızda devlet vatandaş arasındaki güveni ve karşılıklı özveriyi, barışı
görebiliyor muyuz? Kesinlikle %70-80 hayır. Çünkü devlet kendi yasalarını, kurallarını,
kanunlarını v.s. kendi halkına, vatandaşlarına eşit ve dengeli bir şekilde uygulamıyor
yada uygulayamıyor. Özellikle bu son 10-15 yıldan beri çıplak gözle gözlenebiliyor.
İsterseniz gelin şöyle bir göz gezdirelim. Bakın 10-15 yıldan beri Kemal Horzum,
Selim Edes, Engin Civan Ergun Göknel, Alaaddin Çakıcı, Cavit Çağlar, Abdurrahman
çörtük, Murat Demirel, Gülay Aslıtürk, Halis Toprak v.s. gibi daha onlarcası, hatta
yüzlercesi devletin tirilyonlarını hortumluyor, bir kısmı bir yıl bile yatmadan
elini kolunu sallayarak çıkıp dolaşıyorlar, ya da çok kısa süre yargılanıp
beraat edip yurt dışına kaçıyorlar. Hele Koray Aydın, Cumhur Ersümer, Hüsamettin
Özkan v.s. bakan veya milletvekilleri yargılanmaya bile tennezül etmiyorlar.
Ama gelin birde madalyanın öbür yüzüne bakalım. Sokakta aç kalen iki çocuk sadece
karın doyurmak için bir tepsi baklava çaldılar diye 8 yıl hapis yatıyorlar. Banka
borcundan dolayı, kredi kartı borcundan dolayı, vergi borcundan dolayı v.s. insanların
evlerine haciz geliyor. Mal beyanı ve karşılıksız çeklerden dolayı insanlar hapis
yatıyorlar. Aileler ayrılıp, yuvalar yıkılıyor. Her gün gazete ve televizyonlarda
intihar ve cinayet haberleriyle irkiliyoruz.
12 Eylül 1980'den bu tarafa işkencelerde 7500 kişi ölmüş, bir o kadar kayıp ve bir
o kadar işkence mağduru insanlar o buruk acı anılarla ortalarda dolaşıyor. Ama bir
tane bile işkence yaptı diye devlet tarafından yargılanarak kesinleşmiş ağır ceza
alan insan yok. 3 Kasım 1996'da Balıkesir'in Susurluk ilçesinde bir trafik kazası
oluyor ve altından katliamlar, eroin, uyuşturucu pazarlığı, cinayetler v.s. bir sürü
şeyler çıkıyor. Ama 3-5 kişi biraz 1-2 yıl yatıp çıkacaklar ve her şey tarihin
derinliklerine gömülecek, hatta gömüldü bile.
Ama bunun yanında vatandaş devletin bir görevlisiyle tartışmış olsa bile kendisini
mahkemelerden ve hatta hapislerden kurtaramıyor. Buna benzer aynı şeyi tam 13 yıldır
Bergama'da bizler yaşamıyor muyuz? Tam 13 yıl önce 1989'da siyanürcü, emperyalist,
çok uluslu altın madeni şirketi Eurogold, sonra Normandy ve şimdi Newmont sekiz ayrı
mahkeme kararlarına rağmen, "halkın, sivil toplum örgütlerinin, üniversite ve
bilim adamlarının direnmelerine ve yüzlerce eylemelerine rağmen 2 yıldan beri ruhsatsız,
izinsiz gayrı resmi bir şekildi istediği gibi kaçak olarak çalışmıyor mu? Aynı şekilde
madencilik yasasını hiçe sayarak 2500 zeytin ve 4000 çam ağacı kesmedi mi?
Madalyanın diğer tarafı olan vatandaşlar ve özellikle oradaki köylüler tarlasından
bir eşek yükü odun sardı diye eşeği, semeri elinden alınıp mahkemelerde sürünmüyor
mu?
Aynı şekilde bu yasa dışı çalışmaya direnenler yıllarca mahkemelerde, göz altlarında,
hatta DGM'lerde sürünmediler mi? Hatta mahkum olup hapis yatmadılar mı? Sonradan hapis
yattıkları dava beraat olmuş olsa bile. Hal böyle olmuş olsa bile her ne kadar
istemesek de devlet vatandaş arasında ciddi kopukluklar ve bunun sonuçları çıkıyor
ve bedelini yine biz vatandaşlar ödüyoruz.
İyi Haftalar.
|
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|