|
Alman
Vakıfları Davası Başladı
Suçlama, "devletin emniyetine karşı gizli anlaşma."
Alman vakıfları soruşturması kapsamında, 15 kişi hakkında 8'er yıldan 15'er yıla
kadar ağır hapis istemiyle açılan davaya başlandı.
Sanıklar, haklarındaki "casusluk yapmak" suçlamasını reddederek,
beraatlerini talep ederken, duruşma ertelendi.
İddianamede, vakıfların Türkiye faaliyetleri incelendiğinde, "konunun legal bir
casusluk faaliyeti olduğuna ilişkin ciddi belirtiler görüleceği" kaydediliyor.
Ankara 1 No'lu DGM'de görülen dava nedeniyle, DGM'de bazı önlemler alındı. Yerli ve
yabancı basının yoğun ilgi gösterdiği davanın ilk duruşmasında, Konrad Adenauer
Vakfı Türkiye Temsilcisi Wulf Schonbohm, Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Figen
Fatma Uğur, Frederich Ebert Vakfı Türkiye Temsilcisi Hans Schumaher, Orient Enstitüsü
Başkanı Claus Schönig, eski FİAN örgütü Başkanı Petra Sauerland, eski İstanbul
Barosu Başkanı Yücel Sayman, Bergama köylülerini temsil eden Oktay Konyar ve İzmir
Barosu avukatlarından Senih Özay, diğer ilgililer ile sanıkların sayıları 100'ü
bulan avukatları hazır bulundu.
Duruşmayı ayrıca, Ankara Barosu Başkanı Semih Güner, müzisyen Suavi, TMMOB
Başkanı Kaya Güvenç, İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz Önen, bazı Alman
vakıflarının üyelerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi izledi.
Alman vatandaşı olan sanıkların Türkçe bilmemeleri nedeniyle mahkeme heyetinin resen
seçtiği iki tercüman da duruşmada hazır bulundu. Sanıklar ve avukatlarının,
tercümanlara itiraz etmemeleri üzerine mahkeme heyeti bu kişilerin yeminlerini ettirdi.
Orient Enstitüsü Başkanı Claus Schönig ve Yardımcısı Börte Sagaster'in avukatı
Mehmet Köksal, müvekkillerinin İstanbul'da oturduklarını, suç olduğu iddia edilen
etkinliklerinin de İstanbul'da düzenlendiğini savunarak, Ankara DGM'nin yetkili
olmadığını söyledi. Mahkeme Başkanı Orhan Karadeniz ise, savcının da görüşü
doğrultusunda, yetki konusundaki talebin reddine karar verildiğini söyledi.
"Neden Yargılandığımı
Bilmiyorum"
Duruşmada söz alan İstanbul Barosu avukatlarından Yücel Sayman, neden
yargılandığını bilmediğini, iddianamenin hukuki zeminde hazırlanmadığını,
hukuki sözcük ve kavramların kullanılmadığını öne sürdü. Delil olarak
başkalarının yazdığı kitaplar ile bazı dedikoduların dosyaya konulduğunu iddia
eden Sayman, "Gizli ittifak kurduğum için yargılanacaksam, bunun delillerini
görmek isterim" dedi.
"DGM'den Hoşlanmıyorum"
Bergama köylülerini temsil eden sanık Oktay Konyar da, "DGM'de yargılanmaktan
hiç hoşlanmıyorum" diye konuştu. "Bergama'da 10 bin casusuz" diyen
Konyar, siyanürlü altına karşı yargı kararlarının uygulanması için
yürüttükleri etkinlikler sonucunda, olayı tüm kamuoyuna anlatma olanağı
bulduklarını kaydetti. "Bundan dolayı DGM'de yargılanmayı içime
sindiremiyorum" diyen Konyar, sorgu ve savunmalara geçilmeden beraat talep etti.
Mahkeme Başkanı Karadeniz, verilen kısa bir aradan sonra, bazı sanıklar ve
avukatlarının iddianamenin geri çekilmesi isteminin, Türk hukuk sistemi ve CMUK'ta
böyle bir müessese olmaması nedeniyle reddine karar verildiği açıkladı.
Karadeniz, bazı sanık ve avukatlarının, mevcut delillere göre yargılama yapılmadan
beraat kararı verilmesi taleplerinin de reddedildiğini belirtti.
Tercüman aracılığıyla savunmasını yapan sanıklardan Konrad Adenauer Vakfı
Türkiye Temsilcisi Wulf Schonbohm, casusluk faaliyeti yapmadıklarını, Türkiye'de
"stabil düzen" taraftarı olduklarını söyledi. Schonbohm, "Türk
adaletine güveniyor, beraat edeceğime inanıyorum" diye konuştu.
"Burası İkinci Memleketim"
Schonbohm'un yardımcısı Dirk Tröndle de Türkçe yaptığı savunmasında, suçsuz
olduğunu söyledi. Uzun yıllardır Türkiye'de yaşadığını, eşinin Türk olduğunu
anlatan Tröndle, "Burası benim ikinci memleketim. Benim iddianamede belirtilen
suçlamalarla ilgili hiçbir çalışmam yok. Beraatimi istiyorum" dedi.
Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Figen Fatma Uğur da, casusluk faaliyeti içinde
olduğu yönündeki suçlamalar karşısında vatandaş kimliğinin ihlal edildiğini
ileri sürdü. Vakfın Türkiye temsilciliğinin yasal süreçten geçerek
açıldığını ifade eden Uğur, kendilerinin Bergama'da altın çıkarılmasına
karşı hiçbir faaliyette yer almadıklarını kaydetti.
Frederich Ebert Vakfı Türkiye Temsilcisi Hans Schumaher ise savunmasında, Türkiye
devleti aleyhine ittifak yapacak güçlerinin de böyle bir girişimlerinin de hiçbir
zaman olmadığını söyledi.
Vakfın bütün çalışmalarının ortada olduğunu, kanunlara karşı gelmediğini ileri
süren Schumaher, suçlamaları reddederek, beraatini istedi.
Orient Enstitüsü Başkanı Claus Schönig ve yardımcıları Astrid Menz ve Börte
Sagaster de suçlamaları kabul etmeyerek, beraatlerini istediler.
"Casus Değilim"
Bergama köylülerinin temsilcisi Oktay Konyar da savunmasında, ilk başta topraklarında
altın çıkarılacağı için sevindiklerini, ancak bilimsel raporların kendilerini gerçekle
yüz yüze getirdiğini söyledi. Büyük bir hukuk mücadelesi verdiklerini, en büyük
demokratik tepkilerden birine imza attıklarını belirten Konyar, "Ben casus değil,
bu ülkenin vatandaşıyım. Kurtuluş Savaşı yıllarında bu ülkenin efendisiydik, şimdi
topraklarımızı korumak uğruna casuslukla suçlanıyoruz" diye konuştu.
Ara Karar
Mahkeme Başkanı Karadeniz, eksik olan bazı işlemlerin yapılması için duruşmayı 30
Ocak 2003 tarihine erteledi.
"İstikrar Almanya'nın Yararınadır"
Duruşma sonrasında gazetecilere açıklamalarda bulunan Konrad Adenauer Vakfı Türkiye
Temsilcisi Wulf Schonbohm, mahkemede iddiaların yersiz olduğunu, tanımadığı
insanlarla gizli ittifak oluşturmasının söz konusu olamayacağını ifade ettiğini söyledi.
Schonbohm, Alman devletinin, Türkiye'deki kurum ve kuruluşlar aleyhine faaliyetlerde
bulunduğu iddiasının da yersiz olduğunu açıkladığını belirterek, "Türkiye'deki
demokrasinin istikrarlı olması ve hukuk istikrarı Almanya'nın yararınadır. Bu
nedenle bu iddia da yersizdir" dedi.
İddianame
İddianamede, vakıfların Türkiye faaliyetleri incelendiğinde, "konunun legal bir
casusluk faaliyeti olduğuna ilişkin ciddi belirtiler görüleceği" kaydediliyor.
"Vakıflar, Alman dış politikasının en etkili ve en güvenilir maşalarıdır"
denilen iddianamede, bu kuruluşların "klasik diplomasinin hiçbir başarı gösteremediği
yerlerde işlevlerini sürdürdükleri, siyasetin ve toplumun bütün önemli alanlarına
nüfuz ettikleri" ileri sürülüyor.
Uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Ankara Üniversitesi öğretim
üyelerinden Dr. Necip Hablemitoğlu'nun "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası"
adlı kitabının da delil olarak gösterildiği iddianamede, Konrad Adenauer Vakfı Türkiye
Temsilcisi Wulf Schonbohm ve yardımcısı Dirk Tröndle, Heinrich Böll Vakfı Türkiye
Temsilcisi Figen Fatma Uğur, Frederich Ebert Vakfı Türkiye Temsilcisi Hans Schumaher,
Frederich Naumann Vakfı Türkiye Temsilcisi Wolfgang Sachsenröder, Orient Enstitüsü Başkanı
Claus Schönig ve yardımcıları Astrid Menz ve Börte Sagaster, FİAN örgütü Başkanı
Petra Sauerland, FİAN temsilcisi Birsel Lemke, eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel
Sayman, Bergama köylülerini temsil eden Oktay Konyar, eski Bergama Belediye Başkanı
Safa Taşkın, İzmir Barosu avukatlarından Senih Özay, Lemke ve Konyar'la bağlantılı
çalıştığı bildirilen Özcan Durmaz hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun "devletin
emniyetine karşı gizli anlaşma" başlığını taşıyan 171. maddesine göre,
8'er yıldan 15'er yıla kadar ağır hapis isteniyor.
-trt-
|
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|