|
MERHABA 
İbrahim Baytak
ADAM YERİNE KONULMAK
1999 belediye başkanlığı seçimlerinde, Bergama Genç İş adamları derneği (BEGİAD)
Belediye Başkan adaylarını çağırmış, seçildikleri taktirde neler yapacaklarını
anlatmalarını istemiş, onları sorgulamışlardı. Halbuki esnafın, Lokantacılar,
pazarcılar, berberler, şoförler, demirciler odası - birçok konuda her zaman Belediye
ile sorunları vardı bunu neden yapmadı veya yapamadı?
Bu odaların her birinin üye sayısı BEGİAD üyelerinin kaç katı? Esnaf isteyerek
yararına inanarak değil yasa gereği zorunlu olarak odaya kayıt olur. Odasını hak ve
hukukunu savunacak kendi örgütü olarak düşünmez. Toplantısına, kongresine gitmez.
Ama BEGIAD, gibi örgütlerin üyeleri ortak amaç için kendiliklerinden bir araya gelmişlerdir.
Bu örgütlerin içinde demokrasi vardır. O nedenle milyonları temsil eden odalar ve bir
çok örgüt yerel veya ülke çapında siyasette etkili olamazlar ama, üyesi çok daha
az olan iş adamlarının örgütleri bir çok taleplerinin yerine getirilmesini sağlarlar.
Şimdilerde büyük iş adamları liderleri konuşmacı olarak çağırıyor, dinliyor ve
sorguluyorlar. En fazla daveti D. BAYKAL ve R. T. ERDOĞAN alıyormuş. Onlarda koşarak
gidiyorlar. Diğer liderlere de böyle davetler gelse onlarda hiç tereddütsüz
gidecekler. Peki DİSK, TÜRK İŞ, HAK İŞ, KESK, Ziraat Odaları, BAROLAR, TMMOB, TESK
ve birçok emekçiyi, çiftçiyi, esnafı temsil eden örgütler bunu neden yapmıyor veya
yapamıyor? Anlamı yok, gereksiz diyorlarsa çok yanlış. Çünkü lideri, adayı
getirip, sorguluyorsan, bir gücün olduğunu, kabullenmiş anlamına gelmez mi? Çağırmazsan
örgütünüzden isteklerinizden, haberi bile olmaz. Birkaç bin kişiyi temsil eden iş
adamlarının ayağına gittiği halde, yüz binleri temsil sizin davetinize gelmezse, örgütünüzde
birlik ve beraberlik olmadığına, yönetimin tabanda ağırlığının olamadığına
inandığı için değil midir?
Bütün siyasi partilere, liderlere ve siyasetçilere kızıyoruz. Eğer milyonlarca isek,
örgütlü değilsek veya örgütlü olduğumuz halde yönetim ve taban birlik ve dayanışma
içinde değilse, ne istediğimizi veya isteyeceğimizi bilmiyorsak kendimizi kabul
ettirip saydıramıyorsak suç kimde? "Oy vermeyeceğim, boş oy atacağım."
Bunların hiçbir anlamı yok. "Fare dağa küsmüş, dağın haberi olmamış."
Eğer seçimlere katılan 18 partinin hiç birini beğenmiyorsan esas suçu kendinde
araman gerekmez mi? Eğer sandığa gitmeyenlerin veya geçersiz oyların oranı % 50 yi
bulmuyorsa senin sandığa gitmemen veya boş oy atman sadece bir partinin büyük bir çoğunlukla
iktidara gelmesine yarayacaktır. Çünkü bu partinin seçmenleri yatalak hastalarını
bile sandığa götürecektir.
Partilere, liderlere, siyasetçilere kızmaya hiç hakkımız yok. Siyaset sadece siyasi
partilerin içinde yapılmaz. Demokrasilerde vaz geçilmeyen örgütlerden biri siyasi
partiler ise, diğeri sivil toplum örgütleridir. İktidar veya muhalefet neyi yapıp
neyi yapmayacaklarına sivil toplum örgütlerinin gücüne göre karar verirler. Bu
nedenle önemli olan kendimizi saydırmaktır. Bunun içinde örgütlü olmak, örgütüne
sahip çıkmak ne istediğini ve isteyeceğini bilmek ve birlikte hareket etmek şart değil
midir?
BATIK BANKALAR
Batık banka patronları ile gizlice görüşen R.T. ERDOĞAN eleştiriliyor. Hem şeffaflıktan
söz ediyoruz, hem birçok şeyi kapalı kapılar ardında konuşuyoruz. R.T. ERDAOĞAN
tabi ki kimlerle görüşeceğine kendi karar verecek ama, ne görüştüğünü, batık
banka patronlarının kendisinden ne istediğini de açıklamak zorundadır. Ayrıca bu
patronların helikopterini de kullanması doğru değil. Ülkede başka helikopter
kiralayacak kimse kalmadı mı? Partinin adı Adalet ve Kalkınma partisi. Ama AK parti
yazıyor ve herkesin AK PARTİ olarak söyleyeceğini biliyorlardı. Öyleyse Ak olarak
kalmalılar.
Bu patronların kendileri değil, bankalar da parası olan vatandaşlar battı. Hiçbir
batık denilen banka sahibinin evsiz barksız, aç, açık kaldığını gördünüz veya
duydunuz mu? Hepsi yine villalarında, yatlarda katlarda yaşıyorlar. Avrupa veya ABD de
bile yaşayanları var. Peki batan biri bu paraları nereden bulur? "Battı"
denildiğinde iflas etmiş diye anlaşılır. Beş parasız kalır. Yakın zamanda son
krizde banka kredisi alıp ödeyemeyen ve kefil olanların iflasına tanık olduk. Bunların
hiçbir şeyleri kalmadı. Yerlerini yurtlarını terk ettiler. Dolandırıcılık, hırsızlık,
hortumculuk yapmadıkları halde sadece işi bozulduğu için ödeyemediği kredi borcu
nedeniyle bir kısmı hapse girdiler. Kiminin ailesi dağıldı.
Peki batık bankaların patronları neden bu durumda değil? En uzun hapiste kalan Y. DEMİREL'
de çıktı. Şimdi kim bilir nerede nasıl yaşıyordur? Belki de yaşantısı eskisinden
çok daha rahattır. Vatandaş bu bankaların ve banka patronlarının battığına, iflas
ettiğine hiç inanmıyor. İnançları o ki, "bu banka sahipleri yüksek faiz vereceğiz
diye vatandaştan topladığı paraları, kanuna kitabına uydurup kendi şirketlerine,
yurt içinde veya dışındaki gizli banka hesaplarına aktardılar. Şimdi krallar gibi
yaşıyorlar. Bir kısmı kısa süre hapis yatıp çıktı. Parası batan vatandaş ne
oldu? Kimin umurunda?
Son yıllarda batan bankaların patronları daha da zengin olmadı mı? Yasaları değiştirip,
banka batıranları neden cezalandırmadılar? Yurt dışına kaçmalarını neden
engellemediler? Üstelik seçim zamanı bile milyonlarca seçmene değil bir avuç batık
banka sahibi ve patronlarla görüşüp ne istediklerini soruyorlar.
VATANDAŞIN "MADEM ÖYLE BENDEN SANA OY YOK, KİMLE GÖRÜŞÜYORSAN SANA ONLAR OY
VERSİN" DEMESİNDEN BİLE KORKMUYORLAR"
KIZMA DA DUR
Parti liderleri yıllardır "Benim çiftçim, benim esnafım, benim işçim, benim
memurum" der durur. Ama zor şarlarda yaşayan, her gün daha yoksul olanlar yine bu
kesimlerdir. Birde onların esnafı, çiftçisi, işçisi, memuru olmasak demek ki tümden
hapı yutacağız.
|
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|