|
GÖZLEM 
Ali Kaya
OKULLAR AÇILDI
EĞİTİM;
SORUNLARLA
SANCILI BAŞLADI
Hava kapalıydı günlerdir. Yağmurlar erken başlamıştı bu yıl. Bulutların
arkasına saklanan güneş ısıtmıyordu artık havayı, suyu ve toprağı.
Yazlıkçılar erken terk etmişlerdi denizi. Oysa Dikili'de en güzel aydı Eylül.
Toprak doymuştu yağmura. Sular altındaydı Bergama, Dikili, Menemen düzlükleri.
Yağmur sularıyla daha kabarıktı Bakırçay'ın, Gediz'in su yatakları. İşte böyle
bir günde başlamıştı eğitim-öğretim.
Çocuklar, zil sesleriyle koştular bu yılda erkenden okullarına. Taş duvarlı okul
bahçesi; sevinçle hüznü, ağlayanlar ile gülenleri, ana babalarla öğretmenlerin
buluşmasıyla yaz boyu sessizliğini bozdu bir anda. Okul bahçeleri cıvıl
cıvıldı...
16 milyon öğrenci; sorunların ve zorlukların kendilerine düşen paylarını aşarak
ulaşabilmişlerdi okullarına. Kentlerde semtler geçerek, kırsal kesimlerde tepeler
bayırlar aşarak taşımalı sisteme uyum sağlayarak gelebilmişlerdi buralara.
Haziran'dan buyana yanmış tenleri, uzamış boylarıyla geçen yıldan daha
farklıydılar. Formaları dar geldi, yenileri alındı. Özlemişlerdi birbirlerini,
öğretmenlerini ve de okullarını!.. Sevgiyle kucaklaşıp özlemlerini giderdiler.
Ana-babalarının eline benzer bir elin parmakları dolaştı o kısaltılmış saçların
arasında. Bir ürperti duydu bu okşayışta. Sevgiyle sarsıldı o güzel başı.
Öğretmenlerinin elini öpenler yanaklarından öpüldüler.
Kimileri sarışın, mavi gözleri boncuk boncuk kimileri esmer, kömür karası
gözleri... Kimisi tütün sarısı kıvırcık marul, kimisi belik belik örgülü
saçlarıyla pırıl pırıl... geleceğe dönük umut dolu bakışları ve aydınlık
yüzleriyle, oğul balık kadar tatlı, fidan gülü kadar güzel çocuklar!..
Kimileri sıkılgan, utangaç başları önde...Gözlerinde umutsuz bir korku ve ürkeklik
olsa da bazılarından; hepsi de sevecen, hepsi de cıvıl cıvıl!.. Üstlerinde
formaları sırtlarında çantaları, seker adımlarla okullarına koşan
ana-babalarının gözündeki ve gönlündeki kadar güzel çocuklar!..
16 milyona ulaşan sayılarıyla Cumhuriyetimizin o ilk yıllarındaki savaşlardan arta
kalan nüfuzumuzdan daha da çoktular. Her yıl giderek artan sayılarıyla ülke
nüfuzumuzun dörtte birini oluşturmaktaydı. Bir çok Avrupa ülkesinden daha da
fazlaydı sayıları ve sorunlarıyla gelen sorumlulukları...
Düşüne bilme ve her şeyi öğrenebilme açlığıyla toplanabilmişlerdi
"Kutsal" bildikleri okullarında.
Öğretmenleri ve diğer çalışanları ile birlikte 17 milyona geçmişti bu gün
sayıları. Birleşip de sendikal bir güç oluşturabilseler ülke de yer yerinden
oynardı. Kendileriyle ilgili tüm yasa ve yönetmelikler, onların istemleri
doğrultusunda gerçekleştirirdi. Yarınların hak aramasını bilen toplumu
görmeliydiniz nasıl yetiştirirdi o zaman.
Oysa bu sessiz kitle; kendi geleceği ile ilgili böyle önemli bir konuda düşüncesi
bile alınmadan, nasıl bir eğitim istediği sorulmadan; istemleri bilinmesine karşın
hiçbiri yerine getirilmeden, büyükleri neyi nasıl uygun görmüşler ise öylece
yönlendirilmeye çalışıldılar bugüne dek... Üniversite ile birlikte ömürlerinin
üçte birini verdikleri bu yerde kendi dar dünyamızda neyi nasıl istiyorsak öyle bir
zorlamayla yönlendirmeye çalıştık onları. Özlemlerine, beklentilerine ve
yeteneklerine göre değil de; aldığı puana göre (belki de açıkta kalma korkusuyla
en son tercih etti bir yüksekokula) yerleştirdik. Ders ve test kıskacında sıkışıp
kalmalarından çocuklarını bile yaşayamadılar ne yazık ki... Tepki nedir bilmeden,
doğruları bulamadan yaşadılar hep...
Yarınların umudu çocuklarımız deneme tahtası olmaktan bıktılar artık. "Altı
yaş grubu dedik olmadı." "Çok amaçlı"yı denedik, tutmadı".
"Çok Programlı' da gerekli öğretmeni bulamadık. Din ve Ahlak derslerini isteye
bağlı bıraktık. Kafalar karıştı, Alevisi, Sunisi, inanı, inanmayanı, az inanı bu
dersi okusun denildi. Bu zorunluluğa tepkiler yağdı, duymazdan geldiler. "Tevhidi
Tedrisat" a rağmen, her mahallede çığ gibi kuran kursları türedi. Geleceğe
kötü tohumlarının kimse farkına varmadı. Dünya da hiçbir partinin okulu yokken
buraları bir gerici partinin okulu ve arka bahçesi haline getirildi, onu da fark
etmediler. Yozlaşma ivme kazandı ve o parti iktidar olunca da şaşırdılar!..
Henüz "temel eğitim" sorununu bile çözememiş bir ülke de hep birlikte
yaşıyoruz. İmamla türbana takılıp kalmış eğitimimizin yıllardır patinaj
yaptığını yedi alem herkes biliyor. İslam kökten dinciliği bayrağı olan
türbanın, siyasi iktidarlarında desteği ile üniversite kapılarını ve devlet
dairelerini nasıl zorladığını da biliyor herkes.
Yetmiş dokuz yıllık Cumhuriyetimizde, eğitimimizi köklü bir devlet politikası
haline getirememenin acılarını yaşıyor, sıkıntılarını çekiyoruz ulusça.
Eğitim bu yıl da sancılı başladı okullarda. Ülkem insanı öğrencisi, öğretmeni
ile ana-babalarıyla eylem yapıyorlardı. Daha okulların açıldığı ilk günde....
Depremde hasar görmüş okullarında eğitim yapmak istemeyen çocuklar; "biz
canımızı sokakta bulmadık", "biz buradayız vali nerede?" diye
pankartlar açmışlar sokaklarda yürüyorlar. Öğretmenler diğer kamu
çalışanlarıyla birlikte, ücretlerinin iyileştirilmesi için alanlardaydı zaten.
Devletin altını oyan partilere kesenin ağzını sonuna kadar açanlar devleti ayakta
tutan kamu çalışanlarına "para yok" diyorlar. Yeni bir eğitim ve öğretim
bu yılda işte böyle sorumlu ve sancılı başladı bu ülkede. Dilerim her şey iyi
olur...
|
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|