baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)

23 EYLÜL 2002      SAYI: 507

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


GÖZLEM

kaya.jpg (2578 bytes)

Ali Kaya

OKULLAR AÇILDI
EĞİTİM;
SORUNLARLA
SANCILI BAŞLADI


Hava kapalıydı günlerdir. Yağmurlar erken başlamıştı bu yıl. Bulutların arkasına saklanan güneş ısıtmıyordu artık havayı, suyu ve toprağı. Yazlıkçılar erken terk etmişlerdi denizi. Oysa Dikili'de en güzel aydı Eylül. Toprak doymuştu yağmura. Sular altındaydı Bergama, Dikili, Menemen düzlükleri. Yağmur sularıyla daha kabarıktı Bakırçay'ın, Gediz'in su yatakları. İşte böyle bir günde başlamıştı eğitim-öğretim.
Çocuklar, zil sesleriyle koştular bu yılda erkenden okullarına. Taş duvarlı okul bahçesi; sevinçle hüznü, ağlayanlar ile gülenleri, ana babalarla öğretmenlerin buluşmasıyla yaz boyu sessizliğini bozdu bir anda. Okul bahçeleri cıvıl cıvıldı...
16 milyon öğrenci; sorunların ve zorlukların kendilerine düşen paylarını aşarak ulaşabilmişlerdi okullarına. Kentlerde semtler geçerek, kırsal kesimlerde tepeler bayırlar aşarak taşımalı sisteme uyum sağlayarak gelebilmişlerdi buralara.
Haziran'dan buyana yanmış tenleri, uzamış boylarıyla geçen yıldan daha farklıydılar. Formaları dar geldi, yenileri alındı. Özlemişlerdi birbirlerini, öğretmenlerini ve de okullarını!.. Sevgiyle kucaklaşıp özlemlerini giderdiler. Ana-babalarının eline benzer bir elin parmakları dolaştı o kısaltılmış saçların arasında. Bir ürperti duydu bu okşayışta. Sevgiyle sarsıldı o güzel başı. Öğretmenlerinin elini öpenler yanaklarından öpüldüler.
Kimileri sarışın, mavi gözleri boncuk boncuk kimileri esmer, kömür karası gözleri... Kimisi tütün sarısı kıvırcık marul, kimisi belik belik örgülü saçlarıyla pırıl pırıl... geleceğe dönük umut dolu bakışları ve aydınlık yüzleriyle, oğul balık kadar tatlı, fidan gülü kadar güzel çocuklar!..
Kimileri sıkılgan, utangaç başları önde...Gözlerinde umutsuz bir korku ve ürkeklik olsa da bazılarından; hepsi de sevecen, hepsi de cıvıl cıvıl!.. Üstlerinde formaları sırtlarında çantaları, seker adımlarla okullarına koşan ana-babalarının gözündeki ve gönlündeki kadar güzel çocuklar!..
16 milyona ulaşan sayılarıyla Cumhuriyetimizin o ilk yıllarındaki savaşlardan arta kalan nüfuzumuzdan daha da çoktular. Her yıl giderek artan sayılarıyla ülke nüfuzumuzun dörtte birini oluşturmaktaydı. Bir çok Avrupa ülkesinden daha da fazlaydı sayıları ve sorunlarıyla gelen sorumlulukları...
Düşüne bilme ve her şeyi öğrenebilme açlığıyla toplanabilmişlerdi "Kutsal" bildikleri okullarında.
Öğretmenleri ve diğer çalışanları ile birlikte 17 milyona geçmişti bu gün sayıları. Birleşip de sendikal bir güç oluşturabilseler ülke de yer yerinden oynardı. Kendileriyle ilgili tüm yasa ve yönetmelikler, onların istemleri doğrultusunda gerçekleştirirdi. Yarınların hak aramasını bilen toplumu görmeliydiniz nasıl yetiştirirdi o zaman.
Oysa bu sessiz kitle; kendi geleceği ile ilgili böyle önemli bir konuda düşüncesi bile alınmadan, nasıl bir eğitim istediği sorulmadan; istemleri bilinmesine karşın hiçbiri yerine getirilmeden, büyükleri neyi nasıl uygun görmüşler ise öylece yönlendirilmeye çalışıldılar bugüne dek... Üniversite ile birlikte ömürlerinin üçte birini verdikleri bu yerde kendi dar dünyamızda neyi nasıl istiyorsak öyle bir zorlamayla yönlendirmeye çalıştık onları. Özlemlerine, beklentilerine ve yeteneklerine göre değil de; aldığı puana göre (belki de açıkta kalma korkusuyla en son tercih etti bir yüksekokula) yerleştirdik. Ders ve test kıskacında sıkışıp kalmalarından çocuklarını bile yaşayamadılar ne yazık ki... Tepki nedir bilmeden, doğruları bulamadan yaşadılar hep...
Yarınların umudu çocuklarımız deneme tahtası olmaktan bıktılar artık. "Altı yaş grubu dedik olmadı." "Çok amaçlı"yı denedik, tutmadı". "Çok Programlı' da gerekli öğretmeni bulamadık. Din ve Ahlak derslerini isteye bağlı bıraktık. Kafalar karıştı, Alevisi, Sunisi, inanı, inanmayanı, az inanı bu dersi okusun denildi. Bu zorunluluğa tepkiler yağdı, duymazdan geldiler. "Tevhidi Tedrisat" a rağmen, her mahallede çığ gibi kuran kursları türedi. Geleceğe kötü tohumlarının kimse farkına varmadı. Dünya da hiçbir partinin okulu yokken buraları bir gerici partinin okulu ve arka bahçesi haline getirildi, onu da fark etmediler. Yozlaşma ivme kazandı ve o parti iktidar olunca da şaşırdılar!..
Henüz "temel eğitim" sorununu bile çözememiş bir ülke de hep birlikte yaşıyoruz. İmamla türbana takılıp kalmış eğitimimizin yıllardır patinaj yaptığını yedi alem herkes biliyor. İslam kökten dinciliği bayrağı olan türbanın, siyasi iktidarlarında desteği ile üniversite kapılarını ve devlet dairelerini nasıl zorladığını da biliyor herkes.
Yetmiş dokuz yıllık Cumhuriyetimizde, eğitimimizi köklü bir devlet politikası haline getirememenin acılarını yaşıyor, sıkıntılarını çekiyoruz ulusça.
Eğitim bu yıl da sancılı başladı okullarda. Ülkem insanı öğrencisi, öğretmeni ile ana-babalarıyla eylem yapıyorlardı. Daha okulların açıldığı ilk günde.... Depremde hasar görmüş okullarında eğitim yapmak istemeyen çocuklar; "biz canımızı sokakta bulmadık", "biz buradayız vali nerede?" diye pankartlar açmışlar sokaklarda yürüyorlar. Öğretmenler diğer kamu çalışanlarıyla birlikte, ücretlerinin iyileştirilmesi için alanlardaydı zaten.
Devletin altını oyan partilere kesenin ağzını sonuna kadar açanlar devleti ayakta tutan kamu çalışanlarına "para yok" diyorlar. Yeni bir eğitim ve öğretim bu yılda işte böyle sorumlu ve sancılı başladı bu ülkede. Dilerim her şey iyi olur...



YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

 

 

 

 

 

ismetbaytak@hotmail.com

kuzeyege@yahoo.com

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR