|
İZLENİM Recai Şeyhoğlu
HALK I
Geçenlerde Milliyet'te ilginç bir haber vardı.(9.6.2002) "Mollalar da kurtaramadı"
başlığının altında "23 yıl önce yozlaşmayı ortadan kaldıracakları iddiasıyla
iktidarı ele geçiren İranlı mollalara rağmen ülkede fuhuş 20 kat arttı, Tahran
genelev başkenti haline geldi." yazısı oldukça dikkatimi çekmişti.
Düşünebiliyor musunuz, İran Polisinin verdiği rakamlara göre 2002 yılının ilk
üç ayında 12-16 yaşları arasındaki 60.156 genç evden kaçıyor.
1986'dan 1999'a kadar 20 kat artış gösteren bu evden kaçan kızların 2000 yılında
yaş ortalaması 16 iken 2002'de 14,7.
Kaçış sebebi ise malûm. Dayak, cinsel taciz ve psikolojik nedenler.
Üstelik bu kızlar evlerinde ya babalarının yada ağabeylerinin cinsel tacizine uğruyorlar.
Tabii ki korkudan da konuşamıyorlar. Bunun yanında 11-15 yaş arasındaki çocuklar da
cinsel taciz kurbanı.
Bu açıklamaları yapanlar da İranlı komünistler-sosyalistler değil. Tahran Allama
Tabatabai Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Enver Semedirad ve Dr. Daver Şeyhavend.
Tahran'da her yıl 20 bin kişinin intihar ettiğini öğrenince ürperiyorum.
Sosyoloji profesörü Mecid Abhari ise Tahran'da her gün 50 ilâ 60 evden kaçmış kızın
polis tarafından toplandığını, bunların bir çoğunun fuhuşa sürüklendiğini
belirtiyor. Ve şunu ekliyor: 200-250 randevuevi bulunan Tahran'da 84 bin civarında fahişe
ve yaklaşık 2 milyon uyuşturucu bağımlısı bulunuyor.
1979 İslam Devrimi'nin ardından toplumdaki yozlaşmayı ortadan kaldıracakları iddiasıyla
icraatlarına başlayan mollaların İran'ı işte bu !
Tahran dev bir fuhuş yuvası !
İslamcı yazar İsmail Nacar'ın övgüler düzdüğü İran İslam Devrimi'nin işte bugünü
!
Zavallı İran Halkı, daha önce de Şah Rıza Pehlevi'den çekmişti.
Hala belleğimde canlı. Ayetullah Humeyni İran'a ayak bastığında Tahran'da yer
yerinden oynamıştı.
Halk onu bağrına basmıştı.
Çoğunluğu okuma-yazma bilmeyen İran'da Softanın her istediğini yaptırabileceğinin
bir örneğiydi aslında bu. Şeriatın karanlığı, karanlığın şeriatı beslediğinin
bir kanıtıydı bu.
Japonya'da, İsveç'te, Finlandiya'da ve benzeri ülkelerde yarasalar iktidar olabilirler
mi hiç.. Değil iktidar olmak, yuva bile yapamıyorlar. Çünkü oralarda ışık var.
Bilimin aydınlığı var. Sebebi bu !..
İran halkı deyip durdukça aklıma E. ve J. Goncourtlar geldi. Ne diyorlardı..
"Halk ne doğruyu sever ne de yalanı. Sadece masalı ve yaygarayı sever."
Halkla ilgili düşündürücü bir söz de Schiller'in. "Ey ! En ufak bir rüzgara
kapılan devingen halk ! Bu dayanıksız şeye tutunanların vay haline !.."
Aziz Nesin ise bir başka..
O da Türk halkının yüzde çoğunun aptal olduğunu söylemişti.
Bilime 86, ibadete 618 trilyon lira ayrılan bir ülke halkı için anlaşılan en uygun söz
"aptal" olsa gerekti sevgili Aziz Nesin için.
İsterseniz gelin sizi 2002 yılının bütçesinin ayrıntı kalemlerine doğru bir
gezintiye götüreyim.
"Toplumun dini konularda aydınlatılması, ibadet yerlerinin yönetimi ve din eğitimi"
için toplam 618 trilyon liralık pay ayrılırken, en büyük 23 devlet üniversitesine
bilimsel teknolojik araştırma ve yayınlar için sağlanan ödenek 86 trilyon lira.
2002 yılı bütçesinde diyanet, 463 trilyon lirayı "toplumun dini konularda aydınlatılması
ve ibadet yerlerinin yönetimi" için alırken Milli Eğitim Bütçesinde de din eğitimine
ayrılan pay 150 trilyon lira.
Kadın-aile hizmetleri için 2 trilyon 669 milyar lira ödenek verilirken, özürlülere
(yani toplumun yüzde on ikisine) ayrılan miktar 2 trilyon 449 milyar oldu.
TC Hükümetinin sayın üyeleri laikliğe bağlı kalacaklarına yemin edip TBMM de göreve
başlıyorlarken, öte yandan da Türkiye'yi iranlılaşmaya, Suudileşmeye doğru bir
yolculuğa çıkarıyorlar.
İhanetin böylesi nerede görülmüştür?
Her şeyi gören, bilen üniversite hocalarının, sanatçıların ve muhalif politikacıların
sus-pus olmaları neyle açıklanabilir?
Bilmeyenler öğrensin.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi 553 trilyon 364 milyar lira. TBMM'nin bütçesi
155 trilyon. Devlet Planlama Teşkilatı'nın 28 trilyon. Cumhurbaşkanlığının ise 18
trilyon. (16 Aralık 2001- Cumhuriyet)
Toplam 2002 yılı bütçemiz: 97 katrilyon 831 trilyon.
Bu tablodan ne mi çıkar?
Sabah akşam dua eden, kaderine boyun eğen, intihar eden, fuhuşa sürüklenen, et
yiyemeyen, tiyatro bilmeyen, kitap gazete okumayan, tatil yapmayan, kılık kıyafet
alamayan, muskacı, üfürükçü, dolandırıcı binler, yüz binler, milyonlar çıkar.
Aziz Nesin, toplumun yüzde çoğunun aptal olduğunu dile getirdiği Türkiye'nin yüzde
az'ının da "hain" olduğunu söylemesi gerekiyordu. Herhalde unuttu.
Türkiye'yi karanlığa sürükleyen Başbakan Bülent Ecevit, Yardımcıları Devlet Bahçeli
ve Mesut Yılmaz iktidarın sorumluları olarak iddia ediyorum ki hiç de yurtsever değildirler.
Uluslar arası Tahkimciler için ne yani bir de yurtsever mi diyeceğiz?!..
Ama yeni bir seçim olsa halkımız dinci ve kafatasçı partileri- sormaca sonuçlarına
bakılırsa gene de iktidara getirmeye niyetli.
Yani ulusal irade böyle tecelli edecek.
Halk aydınlatılmadığı sürece Türkiye hep sağ ve sığ siyasetlere teslim edilecek
demektir bu.
Halk aydınlığı görüp yaşamadı ki solu iktidar yapsın.
-Sürecek-
|
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|