|
PALMİYEALTI
Bülent HABORA
Hacıhamzalar'da bir çiçek açıyor
Dünyanın kitaba en az değer verilen ülkelerinden birisidir, Türkiye. Bakın, bilmem
kaç yüz bin tane kahvehane olmasına karşın, kitaplıkların sayısı bini bile
bulmaz. Gençlerimiz, özellikle iş bulamayan ya da işlerini yitiren gençlerimiz
kahvehaneleri doldurur, ama kitaplıklara gitmez. Eğer kitaplıklara gitselerdi, oradaki
kitaplardan, dergilerden, gazetelerden işsizliklerinin nedenini açık açık görürler
ve gerçeği öğrenirlerdi.
Ama onlar hala kahvehaneleri seçiyorlar. Aslında bugünün yanlışı değil bu, onlarca
yıldan beri, en azından 1950 yılından bu yana böyle devam ettiriliyor. Amerika'ya ve
Batı Avrupa'ya göbekten bağlı olan politikacılar, başta gençler olmak üzere, tüm
insanlarımızın okumaması, öğrenmemesi için ellerinden geleni yaptılar. Önce
kitapları, dergileri, gazeteleri yasakladılar. Bu yasaklamayı sürdürürken de
gazetecileri, yazarları, ozanları, bilim adamlarını içeri attılar.
İlerideki bir yazımda, düşünce düşmanlığını, kitap yasaklamalarını ve bu
olayların özellikle "Komik ve düşündürücü" yanlarını anlatmayı düşünüyorum.
Ama bugün, başımdan geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
12 Eylül 1980 Darbesi olmuştu. Darbenin başındaki kişi, hani son bir - iki yıl içinde
Marmaris'te çamaşırhane, lokanta, sinema açmakla ünlenen, "Ressam" bile
olduğunu iddia eden ve birkaç yıl önce de İzmir Yüksek Sosyetesi tarafından
"Ege'nin Şık Erkeği" seçilen Kenan Evren'di. "Asmayalım da, besleyelim
mi?" gibi mümtaz (!) bir düşünce yapısına sahip olan Kenan Evren'in "Astığı
astık - kestik" döneminde dergiler, gazeteler gibi kitaplar da paylarını aldı.
Sürekli kitap toplanıyordu, ülkenin dört bir tarafında. Ben, Habora Yayınları içinde,
darbeden aylarca önce Simeon Tsanov'un "Savaşta Birlik" adlı romanını yayınlamıştım.
Ve kitabı yayınladığım gün, yürürlükte olan yasalara uyarak resmi kurumlara gönderdim.
Kitapta "Kurulu düzenin temeline dinamit koyan" (!) bir şey olsaydı, hemen
toplatılır ve benim hakkımda da (Sorumlu ben gözüküyordum) soruşturma falan açılırdı.
Ama olmadı böyle bir şey. 12 Eylül 1980 Darbesi olunca, hemen kitabı topladılar.
Benim kitabım gitmeseydi, vatan elden gidecekti. Kitap gitti, vatan kurtuldu. Günlerce
bekledim, bana dava açarlar, diye. Çok ayıp ettiler, kapımı bile çalmadılar.
Aradan birkaç ay geçti. Aynı kitap, bu kez "Umut Ordusu" başlığıyla yayınlandı.
"Hah," dedim, "Savaşta Birlik'i topladıklarına göre, bunu da
toplarlar..." Yooo, kılına bile dokunmadılar. Galiba adı "Savaşta
Birlik" olunca suç oluşuyordu, "Umut Ordusu" olunca suç oluşturmuyordu.
Kızıl Ordu Korusu'nun dünyaya tanıttığı "Kalinka" parçasının Türkiye'ye
girmesi, plaklarının yayınlanması ve çalınması Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu
kararıyla yasaklanmıştı. (Sanırım bilmezsiniz, onun için açıklayayım: Bu yasak
hala sürüyor.) Evet, "Kalinka" yasaklanmıştı ve devletin radyosu, en az
haftada bir yayınlıyordu bu parçayı.
İşte böyle yasaklamalarla - masaklamalarla insanları kitaptan, daha doğrusu okumaktan
soğuttular.
İnsanların kitaba uzak durduğu bir ortamda, Kozak Yaylası'nın Hacıhamzalar Köyü'nde
bir kitaplığın kurulması gerçekten Türkiye çapında bir olay. "Rasime - Recai
Şeyhoğlu Kütüphanesi" belki ilk anda sıradan, yalın bir şey gibi gözükebilir,
ama hiç de öyle değil.
Tüm içtenliğimle söylüyorum, Türkiye çapında bir olay bu. Keşke tüm illerimizde,
ilçelerimizde, bucaklarımızda ve köylerimizde birer "Recai Şeyhoğlu" olsa
da, diye düşünüyorum.
Böyle bir şey olsa, altını çizerek söylüyorum, ne İMF'ler hükümetlerimizi yönetir,
ne Sümerbank'lar, Tekel'ler, Seka'lar, yani Atatürk'ün bu halka birlikte kurduğu Türk
halkının öz malları peşkeş çekilir, ne de insanlarımız işsizliğin - açlığın
pençesinde kıvranır...
Recai Şeyhoğlu'nun bu "Yüce" eylemini yürekten kutluyorum...
|
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|