|
İZLENİM Recai Şeyhoğlu
MÜMİN,YURTTAŞ VE İŞÇİ PARTİSİ
Memur sendikacılığının ilki, yüz akı ve en güçlü olanı; EĞİTİM-SEN' de
malum, kimi gruplar var.
Bunlardan biri SENDİKAL BİRLİK,
Kendini şöyle tanımlıyor bu grup; "Sendikal Birlik, siyasi görüşü ne olursa
olsun, sendikal anlayışı benzeşen özgür bireylerin, gönüllü katılımı ile oluşan,
yapısı gereği çok sesli olma özelliği gösteren bir sendikal harekettir."
Hemen arkasından da ekliyor: "Sendikal Birlik, hiçbir siyasal parti ya da yapının
arka bahçesi değildir, olmayacaktır ve sendikal birlik örgütsel bağımsızlığı
temel alır."
Örgütlü eğitim çalışanlarının çoğunun bildiği gibi Eğitim-Sen'de de çeşitli
partilerin grupları bulunuyor.
İşçi Partisinin eğitim iş kolundaki grubunun adı "Toplumcu Eğitim Çalışanları"
olarak biliniyor.
Eğitim- İş döneminde (ilk kurulan eğitim çalışanları sendikası) kendilerini
"Eğitim İş Muhalefeti" olarak tanıtan bu grup sonra Eğitim_İş'ten istifayı
örgütlemişti. Neymiş, Eğitim_İş anadilde eğitimi savunmuyormuş. Bu nedenle Eğitim-İş
yöneticilerini hain ilan etmişlerdi.
İki ayrı kardeş sendikanın (Eğitim-İş ve Eğit_Sen)1995' te Eğitim_Sen çatısı
altında birleşmelerinin ardından 1998 deki Genel Kurul Öncesinde "Toplumcu Eğitim
Çalışanları" Sendikal Birlik grubuna ,Sendikal Birlik grubunun görüşlerinin
kendilerini ifade ettiğini ve sendikal Birlik grubuna katılmak istediklerini söylemişlerdi.
Sendikal Birlikçilerde buna itiraz etmişlerdi. Sendikal Birlik' in grupların bileşkesi
olmadığını, özgür bireylerden oluşan bir grup olduğunu, böyle bir parti grubunun
Sendikal Birlik'e katılmasının Sendikal Birlik'in dokusunu bozacağını söylemişlerdi.
Sonunda Toplumcu Eğitim Çalışanları kendilerinin birey birey Sendikal Birlikçi
olduklarını söyleyip, bu kimlikleriyle Sendikal Birlik grubu içinde yerlerini aldılar.
Zamanla, bu gruptan olanlar Eğitim_Sen üzerinden yürütülen bu çalışmaların KESK'
te de sürdürülmesini sağlayarak KESK Sendikal Birlik' i oluşturdular.
KESK Sendikal Birlik Türkiye Sözcüsü Ali Berberoğlu'nun ifadesiyle; KESK Sendikal
Birlik, İşçi Partisinin gündemini tartışmaktan başka bir şey yapmadı. Aylarca,
hatta yıllarca 28 Şubat,Avrupa Birliği ve Atatürk- Cumhuriyetin kazanımları tartışıldı.
Sendikal Birlikçilerin Atatürk'le , Cumhuriyetin Kazanımları ile hiçbir sorunu
olamazdı zaten. Ama İşçi Partililer Ali BERBEROĞLU' nun sözleriyle, Sendikal
Birlik'i İşçi Partisinin arka bahçesi durumuna getirmek istedikleri ortadaydı.
Şu sıra pek çok kesim KESK'e bağlı sendikalara saldırıyor.
Şu işe bakın ki kendisine Sendikal Birlik İstanbul yürütmesi diyen 7 İşçi Partili
son genel kurulun(şubat 2002) hemen öncesinde Türkiye yürütmesinden habersiz bir kırmızı
broşür çıkarıyorlar. Ve İşçi Partililerce yurdun dört bir yanına dağıtılıyor.
Türkiye yürütmesi, broşürü çıkaran kişilerin Sendikal Birlik'çi olmadığını
yazılı olarak kamuoyuna açıklamakta gecikmiyor.
İlginçtir tam bu süreçte ortalıkta "Basında KESK gerçeği" adı altında
bir broşür dolaşıyor. Fakat broşürün sahibi,, basım yeri, adı ve adresini
bilmiyorsunuz. Yani korsan.
Ve bu broşür Kamu-Sen tarafından dağıtılıyor. İlginçliği de şu: İstanbul'da
çıkarılan broşürün kapağıyla birlikte basılmış olması.
Kamu-Sen ve kendilerine Sendikal Birlik İstanbul yürütmesi diyen İşçi Partililer!...
Düşündürüyor insanı.
Her insanın siyasal bir tercihi olacaktır. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ama kimse
Sendikal Birlik Üzerinden kendi siyasetini yürütme hakkına sahip değildir.
Ali BERBEROĞLU şöyle diyor:
"1993'lü yıllarda Eğitim-İş yöneticilerini anadilde eğitimi
savunmuyorsunuz" diyerek "hain" olarak niteleyen bu arkadaşlar, bugün
Sendikal Birlik'i ilkesel olarak anadilde eğitimi savunduğu için "hain" ilan
etmektedirler. Zaten bu arkadaşlarımıza göre, kendileri gibi düşünmeyen herkes
"hain" dir. KESK haindir. Eğitim-Sen "haindir". SES
"hain"dir. BES "hain" dir. Düşünceleri kendilerine aittir. Ancak,
Sendikal Birlik olarak biz bir örgüte veya bir gruba "hain" dersek bir daha
orada olmayız."
Sendikal Birlik grubu, sözü edilen grubun kendilerine katıldığına sevinmemişti
zaten. Çünkü hep dayatmalarla karşılaşacaklarına emindiler. Öyle de oldu zaten.
Şimdi onlarsız yollarına devam etmek istiyorlar.
Yıllar önce, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği İzmir Şube Başkanı adını
vermeden İşçi Partisi'nin işlerine karıştığından duyduğu rahatsızlıkla
kamuoyuna bir açıklama yapmıştı. "Üstümüzden elinizi çekin" dercesine.
Bunu o sıra uzun uzun düşünmüş fakat Başkan'a tek bir soru sormamıştım.
ÇYDD üyesiydim çünkü. Ne olup bittiğini öğrenmek hakkımdı.
Kim İşçi Partililerle iyi ilişkilerim nedeniyle olsa gerek konuyu pek deşelememiştim.
CUMOK çalışmalarında da içimizdeydi bu arkadaşlar. Hatta İzmir Yürütme Kurulu'nda
bir Aydınlık gazetesi sorumlusu bulunuyordu.
Biz Cumhuriyet Gazetesi sevdalıları olarak Cumhuriyet'in satışının arttırılması için
çaba harcıyorken aramızda Aydınlık gazetesinin sorumlusunun bulunuşuna şaşırmıştık
o günlerde.
Atatürkçü Düşünce Derneği'nde de İşçi Partililerin yoğun olarak bulundukları
ve tartışmalara neden oldukları da ortada.
ADD İP'lileştirilmeye çalışıldı adeta.
Seçimlerde, on binde yirmi altı oy alan bu partinin sosyalist mi, Kemalist mi yoksa
milliyetçi mi olduğu konusu beni düşündürüyor.
TKP Merkez komitesi üyelerinden, eski İzmir DİSK bölge Temsilcisi Cemal Kıral "İşçi
Partisi bırakınız sosyalist Parti, sol bile değildir" diyor.
Fransa'da Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü , Türkiye'de basın özgürlüğünün
olmadığını söylemiş. Bir Dünya haritası üstüne Genel Kurmay Başkanı Orgeneral
Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun fotoğrafını koyarak bunu Fransa'da halka sunmuş. O haritada
Saddam Hüseyin gibi daha nice fotoğraflar da bulunuyor. Hiçbir diktatör denen kişi de
bu duruma ses çıkartmıyor ya da önemsemiyor.
Bu konuda doğru tavır ne , bilmiyorum. Ama "vay sen misin o" tavrıyla İşçi
Partili gençler haritadan Hüseyin Kıvrıkoğlu'nu silmişler. Bu eylemi genel Kurmay
gerçekleştirseydi anlardım. Her daim devletin güvenlik kuvvetlerinin yanında yer alan
MHP'liler yapsaydı anlardım. Devletin refleksi derdim. Bunda bir gariplik de bulmazdım.
Ama gel gör ki bu tepkinin sahipleri İşçi Partisi, işçi Partililer.!
Doğu Perinçek'le birlikte cezaevinde TKP davasından yatan emekli öğretmen Haşim
Kanar'dan çok dinlemiştim TİKP'lileri ve liderlerini.
Ama gene de sürdürüyordum ilişkilerimi İşçi Partililerle. İdeolojik ayrışmalardan
dolayı küslüğe, dargınlığa yer yoktu kitabımda.
Fakaaaaaat....
Doğu Perinçek'in eski kayın biraderi Gün Zileli'nin kaleme aldığı YARILMA ve HAVARİLER
kitaplarını okuyunca Sendikal Birlikçilerin kaygılarını daha iyi anlayabiliyorum.
Ne yapıp edip kendini Sol'da gören herkes bu iki kitabı okumalı diyorum.
Gün Zileli'nin bir zamanlar lider roller oynadığı bu siyasi hareketin geçmişten bugüne
mercek altına alınması oldukça önemli. Solcular için bence bir başucu kitabı. Önemli
dersler çıkaracağımız bir başucu kitabı.
Doğu Perinçek öfkeli. Kitabı okumamış ama Gün Zileli'ye nefretini kusuyor Hürriyetteki
röportajında.
Konuştuğum İşçi Partililer de ....
Gün Zileli meğerse hainmiş. Kızı Irmak bile babasını affetmiyormuş.
Konuştuğum İşçi Partililer de okumamış bu iki kitabı. Okumaya da niyetli değiller.
İşçi Partisi, İşçi Partili müminler Partisi mi?
Bana öyle geliyor da...
|
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|