baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)

15 TEMMUZ 2002      SAYI: 487

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


İZLENİM

Recai Şeyhoğlu


SERZENİŞE SERZENİŞ


Dinçer Sezgin, 13 Nisan 2002 tarihli Radikaldeki köşesinde "Serzeniş" başlıklı yazısında TYS, ED ve Pen Yazarlar Derneği Genel Başkanlarına, 7. Tüyap Kitap Fuarı'nda yaşadıklarından hareketle birkaç soru soruyor, üzüntülerini dile getiriyor, soruna çözümler bulmaya çalışıyordu.
Sayın Sezgin, TYS standında imza yaparken (Kendisi, "Yazarlar Sendikası Standı" diye yazmış. Oysa sendikamızın adı Türkiye Yazarlar Sendikası diye yazılmalıydı.) yanına bir yazar arkadaşı gelip sormuş. Ağabey, demiş. Sen üç kuruluşun da üyesisin. Bense hiçbirinin üyesi değilim. Seninle aramızda ne fark var, anlatır mısın, demiş.
Bana göre öncelikle, "Önce git TYS'ye ED'e Pen Yazarlar Derneğine üye ol, ondan sonra konuşalım." demeliydi Dinçer Sezgin. Bunu yapmayıp örgütsüz yazara örgüt, dernek, dayanışma, paylaşım filan demeye çalışmış.
Örgütsüz yazar da sürdürmüş sorularını..
"Bu kuruluşlar neyi paylaşıyorlar üyeleriyle. Sözgelimi seninle neyi paylaştılar şimdiye değin." demiş ve eklemiş:
"Kitaplarının yayınını mı kolaylaştırdılar, dergilere, gazetelere gönderdiğin yazıların hemen yayımlanmasını mı sağladılar, yurtdışı gezilere mi çağırdılar, İstanbul'da - Ankara'da düzenlenen söyleşilere, açık oturumlara, imza günlerine, panellere, konferanslara mı davet ettiler, bir dergi mi çıkarttılar, bir yayınevi kurup üyelerinin baskı olanaklarını mı arttırdılar?"
Breh breh!..
Örgütsüz yazarın sorusu,yerini çirkinliğe bırakıyor. Şöyle soruyor bu kez.
"Bal tuttukları için parmaklarını yalamadılar mı?"
Dinçer Sezgin de bu abuk sabuk sorulara hiç yanıt verememiş. "Hiçbir yanıt veremedim" diyor.
Dinçer ağabey, "Arkadaşım, yerden göğe kadar haklı mıydı acaba?" diye düşünmüş.
Evet, sayın Sezgin'in belirttiği gibi Ankara ve İstanbul dışında yaşayan biz sanatçılar belki de seçimden seçime akla geliyorduk. Ve de bizimle pek ilgilendikleri söylenemezdi.
Ama her şeyi uluorta konuşan, hem de örgütsüz - dışarıdan gazel okuyan yazarlara da bizlerin fırsat vermesi, örgütün yara almasına yol açan girişimlere de prim vermesi pek doğru olmasa gerek. Adı geçen yazar örgütleri birer yayınevi mi de, üyelerinin kitaplarını basacaklar yoksa medya ile ortaklıkları mı var da,hemen yazarın ürünlerinin yayımlanmasını sağlayacaklar?
Örgütsüz yazarın çok basit çıkar hesaplarıyla konuya yaklaştığı besbelli. Hem adı geçen kurumlara zırnık katkısı yok hem de olmayası istekleri var.
TYS'nin, Pen'in, ED'in üyelerinden aldığı ödenti, bağış ne ki de yayınevi kurabilsin bizim de kitaplarımızı yayımlayabilsin.
Örgütsüz yazarın yazı yazdığı alan ne bilmiyorum ama mizaha yakın durduğu söylenebilir.
Neden bu kanıya vardığımı da hemen söyleyeyim.
Örgütsüz yazarın sorularından biriydi beni bu kanıya iten.
"Yurtdışı gezilere mi çağırdılar?"
bütün iş galiba burada. Sayın yazarımız yurtdışı bir gezi istiyor. Bulgaristan, İtalya, Avustralya…
Öyle zannediyorum ki Midilli'ye bile razıdır.
Kim bilir, belki de en büyük özlemi bu!
TYS ya da PEN,bütün işlerini düzene koydu da sıra yurtdışına üye götürmeye kaldı anlaşılan.
İnsan bunu sorarken utanır yahu..
Sayın örgütsüz yazarın çok haklı olduğu bir konu yok mu, elbette var. Hem de yerden göğe kadar. "İstanbul'da Ankara'da düzenlenen söyleşilere, açık oturumlara, imza günlerine, panellere, konferanslara, mı davet ettiler?"
Doğru,İzmir üvey evlat muamelesi görüyor.
Biz onları İzmir'e çağırıyoruz. Onlar ise hep unutuyor bizleri.
Ama ben şuna da inanıyorum ki Orhan Kemal gibi, Yaşar Kemal gibi, Cemal Süreya gibi şair ve yazar çıkardığımızda İstanbul da Ankara da gereken değeri verecektir bize.
Çok önemli şair ve yazarlarımız olacak da İstanbul'a Ankara'ya çağırmayacaklar ha!.. Bunu düşünemiyorum.
Örgütsüz yazar örgütsüzlüğün özgürlüğüyle konuşuyor. Ağzı olan herkesin konuştuğu gibi.
Ama örgütlü Dinçer Sezgin de kuzu kuzu dinliyor bu sayın yazarı.
Oysa ilk sözü, "Boş boş konuşma. Git TYS'ye ED'e, PEN'e önce üye ol. Sonra benimle konuş !" olmalıydı.
Çünkü bir ara TYS İzmir Temsilciliği yaptı Dinçer Sezgin.
Bu işleri iyi bilir yani.
Bunu yapmıyor. Dinliyor ve yanıt da veremiyor.
Örgütsüz yazar sanki çok haklı da, sesini bunun için çıkaramıyor.
Üstüne üstlük, "Arkadaşım, yerden göğe kadar haklı mıydı acaba?" diye de düşünüyor.
Kendi kendine ya da biz okurlarına da soruyor:
"… Bu kuruluşlarımızı yöneten dostlar, arkadaşlar, üye olan sanatçı arkadaşlarımızla ne derecede ilgileniyorlardı dersiniz? Sözgelimi, ocak ayında İzmir'de büyük bir sel felaketi yaşandı. Bir yazı çıkarıp, 'üyelerimizden, sel felaketine uğrayan var mı?' diye sorulsaydı, kötü mü olurdu? Şayet varsa zarar gören üyelerimiz, oturup 'Onun için ne yapabiliriz?' diye birlikte düşünseydik, güzel bir dayanışma örneği olmaz mıydı bu davranışımız?"
Biliyorum ki Dinçer Ağabey'in evi- kitapları selden büyük bir zarar gördü. Bu onu çok üzdü. Daha önce de Bülent Habora'nın arşivi bir sel felaketinde kurban gitmişti.
Adı geçen kurumların bütçesi ne ki.. Nasıl yardımcı olabilsinler?
Devlet, yaşamlarını yitiren 35 kişiye bir şey yapmazken TYS ne yapsın? Bu konudaki sızlanmalar Kültür Bakanına yapılsa daha doğru olmaz mı?
Dinçer Sezgin, "Sayın Başkanlarım, neden Tüyap Kitap Fuarı'nın açılışına gelmediniz? Gelip de kuruluşlarımız için ayrılan standların halini görseydiniz." diye yakınıyor.
Standların darlığını, bir kül tablasının bile olmadığını, TYS Standını İzmir Temsilcisinin değil de oğlunun yönettiğini, sıralıyordu. İzmir Temsilcisi Bülent Habora'yı ben hep standda buldum. Ama her daim orada bulunması şart değil ki.. Çünkü çalıştığı bir işyeri var. Oğlunu yerine bırakmış olabilir. Ne var bunda?
Eleştiriyor, eleştiriyor..
"Ülkemizin üç saygın yazar kuruluşu, eski saygınlığını ve sevgisini mi yitirmişti acaba?" diye soruyor.
Olmadı sayın Sezgin !.. Kurumlar durduğu yerde büyümezler. Bir ara Aziz Nesin'in elinde, Öner Yağcı'nın elinde büyüyen TYS, İzmir'de de üyelerinin elinde büyüyecek tabii ki.. Seçilen yönetime üyeler sahip çıkmıyorsa örgüt nasıl büyür?
Üç kurumun halen saygın kurumlar olduğu tartışma götürmez. Bu biline !
"… Fuara girince en önce bizim standlarımız 'merhaba' demeliydi gelenlere"
Yerden göğe katılıyorum bu önerisine ya da eleştirisine. Can-ı gönülden isterim. Hemen de ilgililere ulaşalım derim.
Ama şu sözlerine hiç katılmıyorum Dinçer Sezgin'in.
"Sonraki fuarlarda da böylesi durumlarla karşılaşacaksa üyeleriniz, lütfen katılmayalım kitap fuarlarına."
Daha önceki fuarlarda da böyle olumsuzluklar yaşanmıştı. Ama katılmıştınız.
Buna ne demeli?
Kurumları yıpratmak isteyen tavırları dillendirmek, örgüt düşmanlığı, demokratik yaşamımıza zarar verir. Kurumların güvenirliğini zadeler.
Bu da demokrat olmayla bağdaşmaz.
Köşe yazarları, köşelerini bu iş için kullanırlarsa önce kendilerine zarar verir.
Bu tavır, yazarlık etiğiyle bağdaşmaz.
Çağdaşlık örgütlülüktür der dururuz.
Henüz çağdaşlaşmamış, eli kalem tutan birinin örgütlülüğe karşı takındığı çirkin tavrı Dinçer Sezgin almış köşesine taşımış.
Oysa TYS'nin bir ara İzmir temsilciliğini yapmış Dinçer Sezgin'in o malum kişiden bir farkı olmalıydı.

Recai ŞEYHOĞLU
(TYS, ED, BESAM,
Eğitim-Sen, Eğit-Der, ADD,
ÇYDD, Çağdaş Görmeyenler Derneği,
Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Üyesi )



YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

 

 

 

 

 

ismetbaytak@hotmail.com

kuzeyege@yahoo.com

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR