|
İZLENİM Recai Şeyhoğlu
SERZENİŞE SERZENİŞ
Dinçer Sezgin, 13 Nisan 2002 tarihli Radikaldeki köşesinde "Serzeniş" başlıklı
yazısında TYS, ED ve Pen Yazarlar Derneği Genel Başkanlarına, 7. Tüyap Kitap Fuarı'nda
yaşadıklarından hareketle birkaç soru soruyor, üzüntülerini dile getiriyor, soruna
çözümler bulmaya çalışıyordu.
Sayın Sezgin, TYS standında imza yaparken (Kendisi, "Yazarlar Sendikası Standı"
diye yazmış. Oysa sendikamızın adı Türkiye Yazarlar Sendikası diye yazılmalıydı.)
yanına bir yazar arkadaşı gelip sormuş. Ağabey, demiş. Sen üç kuruluşun da üyesisin.
Bense hiçbirinin üyesi değilim. Seninle aramızda ne fark var, anlatır mısın, demiş.
Bana göre öncelikle, "Önce git TYS'ye ED'e Pen Yazarlar Derneğine üye ol, ondan
sonra konuşalım." demeliydi Dinçer Sezgin. Bunu yapmayıp örgütsüz yazara örgüt,
dernek, dayanışma, paylaşım filan demeye çalışmış.
Örgütsüz yazar da sürdürmüş sorularını..
"Bu kuruluşlar neyi paylaşıyorlar üyeleriyle. Sözgelimi seninle neyi paylaştılar
şimdiye değin." demiş ve eklemiş:
"Kitaplarının yayınını mı kolaylaştırdılar, dergilere, gazetelere gönderdiğin
yazıların hemen yayımlanmasını mı sağladılar, yurtdışı gezilere mi çağırdılar,
İstanbul'da - Ankara'da düzenlenen söyleşilere, açık oturumlara, imza günlerine,
panellere, konferanslara mı davet ettiler, bir dergi mi çıkarttılar, bir yayınevi
kurup üyelerinin baskı olanaklarını mı arttırdılar?"
Breh breh!..
Örgütsüz yazarın sorusu,yerini çirkinliğe bırakıyor. Şöyle soruyor bu kez.
"Bal tuttukları için parmaklarını yalamadılar mı?"
Dinçer Sezgin de bu abuk sabuk sorulara hiç yanıt verememiş. "Hiçbir yanıt
veremedim" diyor.
Dinçer ağabey, "Arkadaşım, yerden göğe kadar haklı mıydı acaba?" diye düşünmüş.
Evet, sayın Sezgin'in belirttiği gibi Ankara ve İstanbul dışında yaşayan biz sanatçılar
belki de seçimden seçime akla geliyorduk. Ve de bizimle pek ilgilendikleri söylenemezdi.
Ama her şeyi uluorta konuşan, hem de örgütsüz - dışarıdan gazel okuyan yazarlara
da bizlerin fırsat vermesi, örgütün yara almasına yol açan girişimlere de prim
vermesi pek doğru olmasa gerek. Adı geçen yazar örgütleri birer yayınevi mi de, üyelerinin
kitaplarını basacaklar yoksa medya ile ortaklıkları mı var da,hemen yazarın ürünlerinin
yayımlanmasını sağlayacaklar?
Örgütsüz yazarın çok basit çıkar hesaplarıyla konuya yaklaştığı besbelli. Hem
adı geçen kurumlara zırnık katkısı yok hem de olmayası istekleri var.
TYS'nin, Pen'in, ED'in üyelerinden aldığı ödenti, bağış ne ki de yayınevi
kurabilsin bizim de kitaplarımızı yayımlayabilsin.
Örgütsüz yazarın yazı yazdığı alan ne bilmiyorum ama mizaha yakın durduğu söylenebilir.
Neden bu kanıya vardığımı da hemen söyleyeyim.
Örgütsüz yazarın sorularından biriydi beni bu kanıya iten.
"Yurtdışı gezilere mi çağırdılar?"
bütün iş galiba burada. Sayın yazarımız yurtdışı bir gezi istiyor. Bulgaristan,
İtalya, Avustralya…
Öyle zannediyorum ki Midilli'ye bile razıdır.
Kim bilir, belki de en büyük özlemi bu!
TYS ya da PEN,bütün işlerini düzene koydu da sıra yurtdışına üye götürmeye kaldı
anlaşılan.
İnsan bunu sorarken utanır yahu..
Sayın örgütsüz yazarın çok haklı olduğu bir konu yok mu, elbette var. Hem de
yerden göğe kadar. "İstanbul'da Ankara'da düzenlenen söyleşilere, açık
oturumlara, imza günlerine, panellere, konferanslara, mı davet ettiler?"
Doğru,İzmir üvey evlat muamelesi görüyor.
Biz onları İzmir'e çağırıyoruz. Onlar ise hep unutuyor bizleri.
Ama ben şuna da inanıyorum ki Orhan Kemal gibi, Yaşar Kemal gibi, Cemal Süreya gibi şair
ve yazar çıkardığımızda İstanbul da Ankara da gereken değeri verecektir bize.
Çok önemli şair ve yazarlarımız olacak da İstanbul'a Ankara'ya çağırmayacaklar
ha!.. Bunu düşünemiyorum.
Örgütsüz yazar örgütsüzlüğün özgürlüğüyle konuşuyor. Ağzı olan herkesin
konuştuğu gibi.
Ama örgütlü Dinçer Sezgin de kuzu kuzu dinliyor bu sayın yazarı.
Oysa ilk sözü, "Boş boş konuşma. Git TYS'ye ED'e, PEN'e önce üye ol. Sonra
benimle konuş !" olmalıydı.
Çünkü bir ara TYS İzmir Temsilciliği yaptı Dinçer Sezgin.
Bu işleri iyi bilir yani.
Bunu yapmıyor. Dinliyor ve yanıt da veremiyor.
Örgütsüz yazar sanki çok haklı da, sesini bunun için çıkaramıyor.
Üstüne üstlük, "Arkadaşım, yerden göğe kadar haklı mıydı acaba?" diye
de düşünüyor.
Kendi kendine ya da biz okurlarına da soruyor:
"… Bu kuruluşlarımızı yöneten dostlar, arkadaşlar, üye olan sanatçı arkadaşlarımızla
ne derecede ilgileniyorlardı dersiniz? Sözgelimi, ocak ayında İzmir'de büyük bir sel
felaketi yaşandı. Bir yazı çıkarıp, 'üyelerimizden, sel felaketine uğrayan var mı?'
diye sorulsaydı, kötü mü olurdu? Şayet varsa zarar gören üyelerimiz, oturup 'Onun için
ne yapabiliriz?' diye birlikte düşünseydik, güzel bir dayanışma örneği olmaz mıydı
bu davranışımız?"
Biliyorum ki Dinçer Ağabey'in evi- kitapları selden büyük bir zarar gördü. Bu onu
çok üzdü. Daha önce de Bülent Habora'nın arşivi bir sel felaketinde kurban gitmişti.
Adı geçen kurumların bütçesi ne ki.. Nasıl yardımcı olabilsinler?
Devlet, yaşamlarını yitiren 35 kişiye bir şey yapmazken TYS ne yapsın? Bu konudaki sızlanmalar
Kültür Bakanına yapılsa daha doğru olmaz mı?
Dinçer Sezgin, "Sayın Başkanlarım, neden Tüyap Kitap Fuarı'nın açılışına
gelmediniz? Gelip de kuruluşlarımız için ayrılan standların halini görseydiniz."
diye yakınıyor.
Standların darlığını, bir kül tablasının bile olmadığını, TYS Standını İzmir
Temsilcisinin değil de oğlunun yönettiğini, sıralıyordu. İzmir Temsilcisi Bülent
Habora'yı ben hep standda buldum. Ama her daim orada bulunması şart değil ki.. Çünkü
çalıştığı bir işyeri var. Oğlunu yerine bırakmış olabilir. Ne var bunda?
Eleştiriyor, eleştiriyor..
"Ülkemizin üç saygın yazar kuruluşu, eski saygınlığını ve sevgisini mi
yitirmişti acaba?" diye soruyor.
Olmadı sayın Sezgin !.. Kurumlar durduğu yerde büyümezler. Bir ara Aziz Nesin'in
elinde, Öner Yağcı'nın elinde büyüyen TYS, İzmir'de de üyelerinin elinde büyüyecek
tabii ki.. Seçilen yönetime üyeler sahip çıkmıyorsa örgüt nasıl büyür?
Üç kurumun halen saygın kurumlar olduğu tartışma götürmez. Bu biline !
"… Fuara girince en önce bizim standlarımız 'merhaba' demeliydi gelenlere"
Yerden göğe katılıyorum bu önerisine ya da eleştirisine. Can-ı gönülden isterim.
Hemen de ilgililere ulaşalım derim.
Ama şu sözlerine hiç katılmıyorum Dinçer Sezgin'in.
"Sonraki fuarlarda da böylesi durumlarla karşılaşacaksa üyeleriniz, lütfen katılmayalım
kitap fuarlarına."
Daha önceki fuarlarda da böyle olumsuzluklar yaşanmıştı. Ama katılmıştınız.
Buna ne demeli?
Kurumları yıpratmak isteyen tavırları dillendirmek, örgüt düşmanlığı,
demokratik yaşamımıza zarar verir. Kurumların güvenirliğini zadeler.
Bu da demokrat olmayla bağdaşmaz.
Köşe yazarları, köşelerini bu iş için kullanırlarsa önce kendilerine zarar verir.
Bu tavır, yazarlık etiğiyle bağdaşmaz.
Çağdaşlık örgütlülüktür der dururuz.
Henüz çağdaşlaşmamış, eli kalem tutan birinin örgütlülüğe karşı takındığı
çirkin tavrı Dinçer Sezgin almış köşesine taşımış.
Oysa TYS'nin bir ara İzmir temsilciliğini yapmış Dinçer Sezgin'in o malum kişiden
bir farkı olmalıydı.
Recai ŞEYHOĞLU
(TYS, ED, BESAM,
Eğitim-Sen, Eğit-Der, ADD,
ÇYDD, Çağdaş Görmeyenler Derneği,
Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Üyesi )
|
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|